1. Anasayfa
  2. Ekonomi
  3. ANALİZ: Resesyon Beklentileri ve FED’in Rolü

ANALİZ: Resesyon Beklentileri ve FED’in Rolü

Zeynep Aydın Zeynep Aydın -
51 0

ABD Ekonomisinin Durumu ve Resesyon Riski

ABD ekonomisi, son dönemlerde resesyon riski ile ilgili tartışmaların odağı haline gelmiştir. Ancak, ekonominin tam anlamıyla bir resesyon sürecine girdiğini söylemek için henüz erken olduğu düşünülmektedir. İşsizlik oranındaki artışın belirgin olmaması, iş gücü piyasasının yumuşadığını, fakat büyük bir bozulma yaşanmadığını göstermektedir.

İşsizlik oranının bileşenleri arasında işten çıkarılanlar, yeni iş arayanlar ve işten ayrılanlar yer almaktadır. Ekonomistler, resesyon öncesinde işten çıkarılmaların genellikle arttığını, ancak günümüzde böyle bir artışın henüz net bir şekilde gözlemlenmediğini vurgulamaktadır. Pandemi sonrası dönemde şirketlerin iş gücünü koruma eğilimleri de dikkat çekmektedir. Pandemi dönemi, belirsizlikler ile doluydu ve bu durum, şirketlerin işten çıkarmalarda daha temkinli olmalarına neden olmuştur. Şirketler, belirsizliklerin ortasında iş gücünü koruma stratejileri geliştirmiştir. Ancak, ekonomik şartların kötüleşmesi durumunda, bu temkinli yaklaşım yerini toplu işten çıkarmalara bırakabilir.

Sahm Kuralı ve Ekonomik Göstergeler

Bu bağlamda, Claudia Sahm tarafından geliştirilen “S Kuralı”, önemli bir mali politika aracıdır. S Kuralı, işsizlik oranındaki küçük artışların büyük ekonomik sıkıntılara yol açabileceğini belirtmektedir. 2019 yılında geliştirilen bu kural, işsizlik oranını üç aylık ortalamalarla karşılaştırarak resesyonun erken safhalarını belirlemeyi amaçlamaktadır. Eğer işsizlik oranı, önceki 12 ayın en düşük üç aylık ortalamasının yarım yüzde puanı üzerinde olursa, resesyonun başladığı kabul edilmektedir. Claudia Sahm, bu kuralın son derece hassas olduğunu ve geçmişte etkili bir performans sergilediğini vurgulamaktadır. Ancak, küçük artışların her zaman büyük bir resesyon anlamına gelmeyeceğini, bu oranların büyük artışlara dönüşebileceğini ya da ekonominin toparlanabileceğini belirtmektedir.

FED’in Rolü ve Para Politikası

FED’in bu süreçteki rolü ise tartışmalıdır. Ekonominin birçok alanında normalleşme görülmesine rağmen, FED’in para politikasını henüz normalleştirmediği gözlemlenmektedir. FED’in bu geçiş sürecinde faiz oranlarında herhangi bir değişiklik yapmaması, ekonomik normalleşmeye rağmen riskleri artırmaktadır. Ekonomistler, FED’in para politikasında biraz daha baskıyı azaltarak yumuşak bir iniş sağlaması gerektiğini vurgulamaktadır. Ancak, FED’in bu adımı atmakta gecikmesi, resesyon risklerini artırabilir.

Para politikasının ekonomi üzerindeki etkilerinin sınırlı ve gecikmeli olduğu bilinmektedir. Bu nedenle, FED’in eylemlerinin ekonomiye yansıması zaman alabilir ve bu durum, resesyonla mücadelede yeterli olmayabilir. FED’in son yıllarda kurallara uyma konusunda esnek davranması, özellikle Taylor kuralının zaman zaman uygulanıp zaman zaman göz ardı edilmesi, eleştirilerin temelini oluşturuyor. Bu durum, kurallara dayalı politikaların ne kadar uygulanabilir olduğu konusunda soru işaretleri yaratmaktadır.

Veri Güvenilirliği ve Ekonomik Araçlar

Ayrıca, veri güvenilirliği konusundaki endişeler de öne çıkmaktadır. Ekonomistler, belirsiz ve güvenilir olmayan verilerle çalışmak zorunda kaldıklarını ifade etmektedirler. Özellikle doğrudan teşvik çekleri gibi mekanizmalar, geçmişte uzak bir düşünce olarak değerlendirilen, ancak günümüzde normal politika çerçevesinde önem kazanan araçlar arasında yer almaktadır. Bu tür araçların etkinliği, ekonomik belirsizliklerin artmasıyla daha fazla önem kazanmıştır.

FED’in son toplantısında faiz oranlarında herhangi bir değişiklik yapılmamış, ancak işsizlik oranındaki artış ve işgücü piyasasındaki değişiklikler önemli bir gündem maddesi olmuştur. FED Başkanı Jerome Powell, enflasyonun %2 hedefine ulaşmasının ardından faiz indirimine gitme olasılığını gündeme getirmiştir. Toplantıda, FED’in enflasyonun kontrol altına alınmasının ardından işgücü piyasasına da dikkat edeceği ifade edilmiştir. Bu durum, FED’in gelecekteki politika kararlarının, ekonomik istikrarı sağlamak adına ne denli kritik olduğunun altını çizmektedir.

Sonuç ve Gelecek Perspektifi

Sonuç olarak, ABD ekonomisinin durumu, belirsizliklerle dolu bir süreçten geçmektedir. İşsizlik oranlarının artışı ve FED’in para politikası üzerindeki etkisi, ekonominin geleceği açısından büyük önem taşımaktadır. Ekonomistler, bu belirsizliklerin üstesinden gelmek için dikkatli ve temkinli bir yaklaşım benimsenmesi gerektiğini vurgulamaktadır. Gelecek dönemde, verilere dayalı sağlam politikaların benimsenmesi, ekonominin istikrarı açısından hayati bir gereklilik olarak öne çıkmaktadır.

İlgili Yazılar

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir