1. Anasayfa
  2. Borsa
  3. Erol Taşdelen yazdı:  Firma çöplüğüne hazır mıyız?

Erol Taşdelen yazdı:  Firma çöplüğüne hazır mıyız?

admin admin -
54 0

KOBİ’ler ve Ekonomik Kriz: Derinleşen Sorunlar

Ekonomik belirsizliklerin arttığı günümüzde, KOBİ’lerin (Küçük ve Orta Büyüklükteki İşletmeler) durumu giderek daha da kritik bir hale geliyor. 2024 kışı, esnaf için zorlu geçecek gibi görünüyor. Kira maliyetlerinin yükselmesi, yanında aile bireylerinin çalışmaması gibi faktörler, esnafın 2025 yazını görebilmesini oldukça zorlaştırıyor. Bu durumun temelinde yatan sebepleri anlamak için geçmiş krizlere ve günümüzdeki çözüm önerilerine göz atmamız gerekiyor.

Geçmişteki krizlerin temel çözüm yaklaşımlarına baktığımızda, genellikle “alışveriş yapın”, “al sat can ver”, “cansuyu kredisi” gibi söylemlerle karşılaşıyoruz. Ancak, günümüzde karşı karşıya kalınan durum çok farklı. Ekonomik istikrarı sağlamak amacıyla yapılan müdahaleler, çoğu zaman beklenilen etkileri yaratmıyor. Özellikle, krize çözüm bulunması beklenirken, aslında yeni bir krizin yaratılması gibi bir durumla karşı karşıyayız. Bu, yapay bir kriz oluşturarak çözüm arayışının bir parçası olarak değerlendirilebilir.

Talep Daraltma ve Ekonomik Etkileri

Mevcut ekonomik politikalar, talebi daraltma üzerine odaklanmış durumda. Bu yaklaşımın temel mantığı, “vatandaş bir şey almazsa, malın fiyatı düşer” şeklinde özetlenebilir. Ancak burada göz ardı edilen önemli bir nokta var: Talep daralması, üreticilerin ve esnafların satış yapamaması anlamına geliyor. Kiraların ve maliyetlerin artmasıyla birlikte, esnafın ayakta kalması giderek zorlaşıyor.

Son yıllarda, vatandaşın reel gelirinin düşürülmesi, talebi kısmak için bir çözüm olarak gündeme getirildi. Ancak bu, krizin çözümü değil, yeni mağduriyetler yaratması anlamına geliyor. Asgari ücretin büyük bir düşüş yaşaması, orta kesimin alım gücünü önemli ölçüde etkiledi. Bu durum, esnafın satışlarını olumsuz yönde etkileyerek, ekonomik döngüyü daha da kötüleştiriyor.

Tatil Yerleri ve Ekonomik Sorunlar

Tatil bölgelerinde yaşanan su krizi ve ekonomik kriz arasındaki benzerlikler de dikkat çekici. Örneğin, tatil yerlerinde suyun yetersiz olması ve bunun için tankerle su dağıtılması durumu, aslında daha büyük bir krizin belirtisidir. Yerel yönetimlerin bu tür sorunlara kalıcı çözümler üretmemesi, sadece geçici çözümlerle durumu idare etmeye çalışmaları, krizin derinleşmesine sebep oluyor.

Bu bağlamda, tatil bölgelerinde yapılan yanlış yönetim uygulamaları, vatandaşın içme suyu bulmakta zorlanmasına neden oluyor. Bu tür sorunlar, ekonomik krizle birleşince, toplumda daha geniş çaplı bir huzursuzluğa yol açıyor. Krizin çözümü için akılcı ve sürdürülebilir politikaların geliştirilmesi gerekiyor.

Döviz Kredileri ve Büyük Firmalar

Büyük firmalar da, ekonomik krizden etkilenmeyen bir grup değil. İhracat yapan firmalar, döviz kredileri kullanmak zorunda kalıyorlar. Ancak döviz kredilerinin büyümesi, firmalar için ciddi bir yük haline geliyor. TCMB’nin uygulamaları ve kredi politikaları, bu firmaların döviz alımını kısıtlayarak, onların mali durumlarını daha da zorlaştırıyor.

Birçok büyük firma, maliyetleri karşılamakta ve döviz kredilerini ödemekte zorlanıyor. Bu durum, firmaların finansal sürdürülebilirliğini tehdit ediyor. Ekonomik kriz yönetilemez hale geldiğinde, bu firmaların da ciddi sorunlarla karşılaşabileceği öngörülüyor. Dolayısıyla, büyük firmaların da KOBİ’ler kadar zor durumda olduğu unutulmamalıdır.

Sonuç ve Gelecek Öngörüleri

Sonuç olarak, mevcut ekonomik kriz, sadece KOBİ’lerin değil, tüm ekonomi aktörlerinin sorunlarıyla dolu. Hem esnaf hem de büyük firmalar, borç batağında ve bu durumun etkileri her geçen gün daha belirgin hale geliyor. Krizlere karşı daha etkin ve kalıcı çözümler geliştirilmediği takdirde, ekonomik istikrar sağlanamaz. Gelecek yıllarda bu sorunların daha da derinleşmesi ve toplumun genel refah seviyesinin düşmesi kaçınılmaz görünüyor.

Bütün bu sorunların üstesinden gelmek için, devletin ve özel sektörün işbirliği içinde hareket etmesi, ekonomik reformların hayata geçirilmesi ve sürdürülebilir politikaların oluşturulması gerekmektedir. Aksi halde, yaşanan krizlerin yanı sıra, yeni krizlerle de karşılaşmamız kaçınılmaz olacaktır.

İlgili Yazılar

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir