Yerel Yönetimlerin Bütçe İdaresi ve İktidarın Mali Yönetimi
Yerel yönetimlerin bütçe idaresine eleştiriler yönelten iktidarın, kendi bütçe yönetimini nasıl yürüttüğüne dikkat çekmek önemlidir. Temmuz ayı bütçe gerçekleşmeleri, hükümetin mali yönetimindeki çelişkileri gözler önüne seriyor. 2022 yılı Temmuz ayında 48,5 milyar TL fazla veren bütçenin, bu yıl Temmuz ayında 96,8 milyar TL açık vermesi, kamu maliyesindeki ciddi bir sorun olduğunu gösteriyor.
Yılın ilk yedi ayında oluşan bütçe açığı ise 844 milyar TL’ye ulaşmış durumda ve bu rakam, geçen yıla göre %94’lük bir artış göstermiştir. Bu durum, iktidarın bütçe disiplinine ne denli önem verdiğini sorgulatmakta ve kamu kaynaklarının nasıl yönetildiğine dair endişeleri artırmaktadır. Özellikle ortalama TÜFE enflasyonunun %66 olduğu bu dönemde, bütçe açığının bu kadar büyük bir oranda artması dikkat çekici bir durumdur.
Bu durumun yanı sıra, bütçe açığının artışının sadece makro ekonomik verilerle sınırlı kalmadığını, belirli sektörlere yapılan ödemelerde de büyük artışlar görüldüğünü belirtmek gerekiyor:
- Mayıs ayında müteahhitlere yapılan 24 milyar liralık ödeme, geçen yılın aynı dönemine göre %168 artış göstermiştir.
- Haziran ayında aktarılan 28 milyar lira, geçen yıla göre %215 daha fazla olmuştur.
- Halk açlık sınırı altında maaş alırken, müteahhitlere giden kaynak Temmuz ayında %214 oranında artmıştır.
- Yerel seçimden sonra açıklanan tasarruf önlemleri döneminde, müteahhitlere giden paranın bir yılda %200 artması, kamu kaynaklarının nasıl kullanıldığını sorgulatmaktadır.
Kamunun tasarruf yapıldığına dair beyanlar, uygulamada karşılık bulmamaktadır. Aksine, kamu müteahhitleri, bu dönemde en kazançlı dönemlerini yaşamaktadır. Deprem gibi önemli harcamaların ne kadar olduğunu bilemiyoruz; burada da bir şeffaflık eksikliği söz konusudur. Kamu, tasarruf sözü verirken, emeklileri açlık sınırının yarısında bir gelirle yaşamaya mahkûm etmekte, borç içinde olan çiftçilerin maliyetlerini karşılamayan taban fiyatlarla ürünlerinin tarlada kalmasına sebep olmaktadır.
Asgari ücrete yapılan ara yıl enflasyon düzeltmesini “enflasyon yaratır” gerekçesiyle reddeden hükümet, bu durumda maaşların erimesine neden olmaktadır. Şimdi ise 2025 yılı için kimsenin inanmadığı %14’lük bir enflasyon hedefi doğrultusunda asgari ücret zammı yapmak için zemin yoklamaktadır. Bu yaklaşım, ekonomik gerçeklerle örtüşmediği gibi, halkın alım gücünü daha da azaltmaktadır.
Ekonomist Serkan Özcan’ın sosyal medya paylaşımında dikkat çektiği gibi, bu durum, sadece sayısal verilerle değil, aynı zamanda toplumun genel refahıyla da doğrudan ilişkilidir. Ekonomi yönetiminde şeffaflık ve hesap verebilirlik eksikliği, halkın güvenini sarsmakta ve sosyal huzursuzluk yaratmaktadır.
Sonuç olarak, yerel yönetimlerin bütçe idaresine dair eleştiriler, iktidarın kendi mali yönetimindeki çelişkileri ve eksiklikleri göz ardı etmemek adına önemlidir. Kamu kaynaklarının etkin kullanımı, halkın refahı için hayati bir öneme sahiptir ve bu konuda atılacak adımlar, toplumun genel sağlığı için kritik bir rol oynayacaktır.