1. Anasayfa
  2. Ekonomi
  3. Prof. Dr. Ensar Yılmaz: Enflasyondan başka bir çıkış yolu yok mu?

Prof. Dr. Ensar Yılmaz: Enflasyondan başka bir çıkış yolu yok mu?

Zeynep Aydın Zeynep Aydın -
50 0

Türkiye’nin İktisadi Programı ve Sonuçları

2023 Temmuz ayından bu yana Ekonomiden sorumlu Bakan Mehmet Şimşek’in uyguladığı iktisadi program, Türkiye’nin ekonomik yapısı üzerinde önemli etkiler yaratmaktadır. Bu programın mevcut ve olası sonuçları, sıkı para ve maliye politikalarının sonuçlarını anlamak açısından kritik bir deneyim sunmaktadır. Bu tür ortodoks iktisadi programların halk refahına etkileri, modern tıbbın bilimsel bir reçetesi gibi zorunlu olup olmadığını sorgulamamıza neden olmaktadır. Sosyal bilimler bağlamında, bu tür ana-akım iktisat uygulamalarının dışındaki alternatif yolların var olup olmadığını tartışmak önemlidir. Bu yazıda, bir yıllık süreçte yaşanan gelişmeleri ve sonuçlarını daha derinlemesine değerlendireceğiz.

Değişim ve Uygulanan Politikalar

İlk olarak, bu bir yıllık süreçte gerçekleşen önemli değişimleri incelemek gerekir. Bu değişimler üç temel başlık altında toplanabilir:

  • Kadro Değişimi: Ekonomik alanda daha liyakatli bir kadronun iş başına gelmesi, mevcut regülasyonların gevşetilmesini sağladı. Bu süreç, düşük faiz politikasını sürdürmek için oluşturulan karmaşık regülasyonların kaldırılmasını içeriyor.
  • Regülasyonların Gevşetilmesi: KKM teşviklerinin kaldırılması, zorunlu tahvil tahsisinin sona ermesi, kredi faizleri üzerindeki sınırlamaların kaldırılması ve döviz üzerindeki kısıtlamaların ortadan kaldırılması gibi adımlar, piyasalarda daha fazla hareketlilik sağladı.
  • Sıkı Para ve Maliye Politikası: Politika faizi, %8.5 seviyesinden %50’ye yükseltildi. Bu durum, yüksek enflasyon ve mali disiplinsizlikle başa çıkmak amacıyla uygulanan bir dizi tasarruf tedbiri ve vergi uygulamasını da beraberinde getirdi.

Uygulanan Politikaların Sonuçları

Bu politikaların sonuçları da dikkat çekici bir şekilde ortaya çıkmıştır.

  • Enflasyon: 2023 Temmuz ayında %40 olan enflasyon, bir yıl içinde %75 düzeyine yükselmiştir. Ancak, baz etkisiyle yıl sonunda enflasyonda düşüş beklentisi vardır.
  • Cari Açık: Cari açık oranı %4’ten %2’ye gerilemiş, ancak bu iyileşmenin büyük kısmı enerji fiyatlarının düşmesi ve altın ithalatına getirilen kısıtlamalardan kaynaklanmıştır.
  • İstihdam: İstihdamda ciddi bir artış yaşanmış, yaklaşık 1.2 milyon insan istihdama katılmıştır. Ancak, geniş işsizlik tanımına göre işsizlik oranı %29 civarındadır.
  • Döviz Rezervleri: Resmi döviz rezervleri, brüt rezervler 90 milyar dolardan 150 milyar dolara yükselmiştir. Bu artış, dış sermaye girişi ve TL mevduata yönelme ile sağlanmıştır.
  • Gelir Dağılımı: 2022 yılında yaşanan sert refah şokunun ardından, programın başlangıcında emeğin payı artmıştır. Ancak, asgari ücret ve emekli maaşlarındaki sınırlı artış geniş bir kesimin refahını olumsuz etkilemiştir.

Enflasyon Dinamiği ve Kaynağı

Enflasyonun kaynağını belirlemek, izlenecek dezenflasyon politikasının araçlarını ve farklı grupların refahını nasıl etkileyeceğini belirlemek açısından kritik öneme sahiptir. Türkiye’deki enflasyonun talep yönlü olduğu düşünülse de, bunun kaynağının yeterince ayrıştırılmadığı görülmektedir.

Ülkede enflasyonun talep yönlü olduğunu savunan bazı gerekçeler şunlardır:

  • Pozitif çıktı açığı olduğu iddiası.
  • Tüketimin yüksek seyretmesi ve işsizliğin düşmesi.
  • Dış talep (ihracat) gibi faktörlerin etkisi.

Bununla birlikte, enflasyonun kaynağının detaylı bir şekilde analiz edilmesi gerekmektedir. Tüketim kaynağının gelir ayrışması ve göçmen etkisi gibi unsurların göz önünde bulundurulması önemlidir.

Sonuç ve Değerlendirme

Sonuç olarak, Türkiye’nin uyguladığı iktisadi program, hem olumlu hem de olumsuz sonuçlar doğurmuştur. Ekonomik büyüme, istihdam artışı gibi pozitif gelişmelerin yanı sıra, yüksek enflasyon, gelir dağılımındaki adaletsizlik ve döviz rezervlerindeki dalgalanmalar gibi sorunlar da mevcuttur. Bu bağlamda, Türkiye’nin iktisadi geleceği, bu politikaların nasıl şekilleneceğine ve alternatif politikaların ne derece uygulanabilir olduğuna bağlıdır. Toplumda geniş bir refah krizinin yaşandığı bu dönemde, sadece toplam tüketim düzeyine odaklanmak yerine, talebin kompozisyonunu ve kaynaklarını ayrıştırmak kritik bir öneme sahiptir.

İlgili Yazılar

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir