Faiz Artışları ve Düşük Faiz Ortamının Sonu
Japonya’nın faiz artırmasıyla birlikte, dünya genelinde düşük faiz ortamının sona erdiği kesinleşti. Uzun yıllar boyunca biriken tasarruf sahiplerinin cezalandırılma süreci artık kapandı. Türk okuyucuların bu durumu anlamakta zorluk çekmesi elbette beklenebilir; çünkü Türkiye, hiçbir zaman düşük enflasyon ve düşük faiz ortamında bulunmadı. Enflasyon oranları yerlerde sürünürken, bizde faiz oranları %6-8 bandında dalgalandı. Diğer yandan, faiz oranları %0-2 iken bizde %7-12 aralığında kalmaya devam etti. Türkiye, ‘Nas’ politikasıyla düşük faiz uygularken, o dönemde Japonya’nın da benzer bir durumu vardı; yani Japon yeni de büyük değer kaybı yaşadı. Ancak geçen hafta Japon Merkez Bankası, sürpriz bir şekilde faiz artırımı gerçekleştirdi. Üstüne, İran-Hamas-Hizbullah-İsrail arasındaki gerginlikler eklenince piyasalarda büyük bir satış dalgası başladı. Ben bu duruma “Yen Tsunamisi” adını vermeyi tercih ediyorum.
Okyanus Diplerinde Deprem Mi Oldu?
Asya’da yükselen bu dalganın neden bütün kıtayı, hatta okyanusu aşıp Atlantik kıyılarına kadar ulaştığını sorgulamak gerekiyor. Ne yazık ki, bu dalga bizim piyasalarımızı da olumsuz etkiledi. Kimse bana dünya savaşları ile ilgili bir fiyatlama yapıldığını söylemesin; çünkü bu inandırıcı değil. Bence burada daha derin bir mesele var. Ortadoğu’daki durum malum; Japonya, Tayvan ve Çin bu durumdan etkilenmez. ABD ekonomisi ise oldukça sıcak, dolayısıyla bu durum onların gündeminde bile değil. Hatta, FED’in piyasaları rahatlatsın diye faiz indirmesi bekleniyor. Kendi düşünceme göre, Japon yeni’nin düşük kaldığı bir ortamda ciddi bir carry-trade parası piyasaları etkisi altına aldı. Bu panik tsunamisi, benim için azımsanacak bir durum değil; belli ki birilerinin kâr hesapları bozulmuş durumda. Böyle bir riskten kaçınma eğilimi, bana 2008 krizini hatırlatıyor; acaba birileri yen üzerinden türev işlemlerle yeni balonlar mı oluşturdu? Eğer öyleyse, bu durumun arkasında daha büyük sorunlar çıkabilir.
Enflasyon Neden Yüksek?
Yaz ortasına geldiğimizde, yıllık enflasyon %62 seviyelerine yaklaştı. Yaz aylarında %1-2’lik aylık enflasyon oranları beklerken, Temmuz ayında %3’ün üstü gözlemlendi. Ağustos ayının da farklı olacağını düşünmüyorum. Eğer bu gidişat devam ederse, yıl sonu enflasyon tahminleri üst seviyelerde kalacak. Sıkı faiz politikası ile enflasyon beklentilerinin sabitlenemeyeceği, Türkiye gibi her an her şeyin olabildiği bir ülke için uzun bir süreyi ifade ediyor ve buna ne vatandaşın ne siyasetçinin ne de iş dünyasının sabrı kalmadı. Sürekli olarak söylüyorum; sorunlu bir başlangıç yapıldı. Geçen yıl ekonomi yönetimi göreve gelir gelmez döviz kurlarını patlattı ve fiyat artırımları peş peşe geldi. Bu zorunlu mu? Evet, ama öncelik enflasyon mu, bütçe mi? Bu konuyu dikkatlice ele almak gerekiyor. Ekonomi yönetimi, %40 olan enflasyonu yeniden %80 seviyelerine çıkardı. Üstüne bir de faizi %50’ye çekti. Kur sabit kalınca, herkes isyan bayrağını çekmeye başladı. Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek’in politikasını eksik buluyorum, ancak Şimşek tek başına ne yapabilir? Merkez Bankası da tek başına yeterli etkiyi yaratamaz. Tüketici Birliği Federasyonu’nun market endeksine göre, mevsiminde en çok zamlanan ürün domates oldu. Bu duruma müdahale etme şansı yok. Enflasyonla mücadele, topyekun yapılmalı; tek bacaklı bir program asla yeterli olamaz.
TÜİK ve Enflasyon Verileri
Ülkemizdeki ekonomik sorunların büyük bir kısmının kaynağı, Türkiye İstatistik Kurumu’nun (TÜİK) enflasyon verilerinin inandırıcılığına dair şüpheler. Akşam TÜİK ile yatıp sabah TÜİK ile kalkan birçok kişi var. Hatta bazı ekonomistlerle TÜİK yönetimi arasında ciddi bir çatışma yaşanıyor. ENAG’ın durumu ise daha da karmaşık hale geldi. TÜİK’in de hataları yok değil; ancak bir devlet kurumunu, özellikle teknik ve önemli bir iş yapan bir kurumu sabah akşam itibarsızlaştırma çabalarının kimseye bir yararı yok. Madde sepetinin açıklanmaması nedeniyle kıyamet kopuyor. TÜİK Başkanı, davet ederek nedenini açıkladı; bu durumu makul buldum. Ancak enflasyon oranlarının halkın gerçek enflasyonunu yansıtmadığı iddiaları, dünya genelinde herkesin kendi enflasyonunu yaşadığı gerçeğini göz ardı ediyor. Tüketici Birliği Federasyonu’nun market endeksi, marketlerde en çok zamlanan ürünün %30’dan fazla artış gösteren domates olduğunu ortaya koyuyor. Oysa Temmuz ayında bizim semt pazarında domates fiyatı 12 liraydı ve fiyatların düşüş gösterdiğini gözlemledim. Ayrıca TÜİK-İTO endeksi karşılaştırmasına da dikkat çektik; bunun da bir açıklaması var ve önümüzdeki günlerde bu konuyu da ele alacağız.
Yazarın izniyle Aydınlık.com.tr’den yeniden yayınlanmıştır.